3 Ekim 2012 Çarşamba

Yaşamak lazım(mış)


    
        Sabah gelen bir telefon günün ne kadar güzel olduğunu anlatsa da, sen rüzgarı yüzünde hissetmeden anlamazsın o günü. Denizin serinliğini, içine girmeden ve tüylerini dikene çevirmeden hissedemezsin. Sarılmadan sana sıkı sıkı, anlamazsın sevgisini karşındakinin. Düşmeden içine korku,  anımsayamazsın eski acılarını.
          Asaf'ın dizelerinde aşkı öğrendik, acısını anlamadan, Yaşar'ın dizelerinden hasreti. Kandinsky hayatın renklerini çizdi, Bürütüs ihaneti gösterdi, Çehov hüznü anlattı ben de bildim ama anlamamışım.
   Sevmek,  aşık olmak lazım(mış), sebepsiz huylar edinip, dengeleri kaybetmek lazım(mış). Aşkın dar yeleğini  giymek, bir kaşık suda fırtına yaratmak lazım(mış). Ağırlığını taşıyamadığın yüreğini, ertesi gün biri gelip saçının tellerine bağlayıp uçurması lazım(mış). Hayallerle beslenip, zamanla ölmek lazım(mış). Nedensiz yayılan ağzını toparlayamamak lazım(mış).
   Yokluğu çekmek lazım(mış).Görüp alamamayı, uzanıp sarılamamayı, bakıp yiyememeyi yaşamak lazım(mış). 
   Mutluluğu keşfetmek lazım(mış). İçinde var olan hormonları dışarı çıkarabilmeyi keşfetmek lazım(mış). Yeni doğmuş bebek kokusunda, gül yaprağında, küçük tüy yumağında, arkadaş sofrasında, havuz kaydırağında, dondurma külahında, anne kucağında, baba ocağında her neredeyse bulup yaşamak lazım(mış). Karnına ağrılar girecek kadar güldüğün anılar yaratmak, 80'lik olduğunda torunlarını da güldürecek resimlere sahip olmak lazım(mış).
    Acıyı yaşamak lazım(mış). Şu koca dünyada, ne kadar aciz ve çaresiz kalabildiğimizi hatırlamak. Umut olmadanda o acıları yenemediğimizi öğrenmemiz lazım(mış). Tevekküle inanmak, umudu kaybetmemek, her şeye rağmen şükretmeyi unutmamak lazım(mış).
   Zamana önümüzde koştururken ve asla bize aldırmazken yaşamak lazım(mış).
   Zaten hayatta böyle bir şey(miş)...