11 Şubat 2013 Pazartesi

Sevmeyi bilmeyen ülkenin, peluş ayıcık günü....


     365 günde bir yakaladığımız sevgi kelimesinin kutu kutu çikolataya, peluş kalpli ayıcıklara dönüştürme günümüz geldi. Tüm coşkusuyla yurt genelinde ve tüm dünyada kutlanacak. Artık havada, karada, suda dudakları arap bacı olana kadar öpüşülecek, hediyeler verilecek, sarılıp koklanılacak falan falan. Ertesi gün bize kalan sevgisiz 364 gün...

       Aralık ayında Türkiye Tekerlekli Sandalye Süper Lig karşılaşması yapıldı. Hatta hatırlarsanız Galatasaray_Beşiktaş karşılaşması vardı olaylı biten. Engelli sporlarının müsabakaları % 80 rekabet içerir, bence kalan  % 20, holiganların parçalayarak kırdıkları tekerlekli sandalyelerle hayata tutunma çabasıydı. Ve onun ayaklarının altında paramparça ettiler.  Hadi sporu sevmeyi bilmiyoruz, bir insanın hayata tutunma çabasını nasıl kırıp atıyoruz ve aslında biz ne seviyoruz?

Eşlerimizi çok seviyoruz ama ayrılınca vuruyoruz...


Paylaşım sitelerinde yavru hayvan resimlerinin altına gülücükler koyup,sonra derilerini yüzüp boynumuza sarıyoruz.


Çocuklarımızı çok seviyoruz, büyürken ellerini tutmuyoruz,  rüyalarına öcüleri sokuyoruz...


Ülkemizi seviyoruz, parça parça satılmasına göz yumuyoruz...


Sokaktaki çocukları seviyoruz, cebimizdeki 10 liraya kıyamayıp bozuk para arıyoruz...


Dünyayı seviyoruz ciğerine ot tıkıyoruz...


Yaşadığımız şehri seviyoruz, ama o şehri şehir yapan hiç bir şeye sahip çıkmıyoruz...

Sevdiklerimizin iyi, kötü gününde yanında olmuyoruz ama onları çok seviyoruz...


insanları seviyoruz, bizim gibi olmayanı dışlıyoruz...

Neden?
Çünkü kendimizi sevmiyoruz. Hatta o kadar sevmiyoruz ki sanal dünyada olmayan bir insan yaratıp resimlerle,yazılarla sevdirip onun gibi yaşıyoruz. 

Ama olsun 14 Şubat geldi kalpler, balonlar, küçük pastalarla sevgi pıtırcığı olalım. 15 Şubat itibariyle sevgisizliğimizi kusacağımız çok yer var daha...