15 Haziran 2012 Cuma

Babasız babalar günü geçirenlere...



    

        Benim üçüncü, oğlumun altıncı babasız babalar günümüz. Bundan beş sene önce elime bir balyoz alıp, bütün kapıyı, çerçeveyi indirmek istediğim bir gündü babalar günü. Artık Şubat'ın 7'si ya da Kasım'ın 27'si ya da sıcak bir Perşembe, soğuk bir Pazartesi’den hiç bir farkı yok. Olmamalıymış zaten zamanla bunu öğreniyor insan.
      Gözü görmeyenlerin, elleriyle her şeyi algılaması gibi ya da bacaklarını kullanamayanların el ve kol kaslarının daha gelişmiş olması gibi. Eksik bir yer olduğunda, karşı taraf onu tamamlıyor. Eksik olanın karşısındaki, zamanla bütün olmayı öğreniyor, yeter ki önce biz kendi kendimizi tamamlayabilelim. Kolay mı? Ama hayatta ne kolay ki?
        Ben de baba acısının büyüklüğünü bildiğim halde, bu kadar acının yanında en büyük eksikliğimiz bu olsun dedirtecek hayatlar görüyorum.
       Babasız çocuk büyüten bir anne olarak, hep çocuğumun ''yok'' dediklerinin karşısına ''var'' olanları sundum. Zaman bana bunun ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Hayatta sahip olmadıklarına üzüleceği zamanı, sahip olduklarına şükretmek için harcasın istedim. Bu yüzden ben de öyle yaşıyorum, çünkü biliyorum ki çocuklarımız söylediklerimizi değil, ayak izlerimizi takip ediyorlar.
       Şu an yanımızda olmayanları seviyoruz, ama yanımızdakiler için şükrediyoruz.
       Çünkü yaşam, imkansız dediklerimize,   mümkündür demeyi öğretir zamanla....