10 Kasım 2012 Cumartesi

09:05


   -Annee biraz daha yatalım yatakta
   -Bugün olmaz annecim, saygı duruşu var.

   -Neden hemen giyiniyoruz anne?
   -Bugün saygı duruşu var.

   -Anneee biraz sonra çıkalım fineas ve förb var
   -Ben Atatürk için gidiyorum istersen sen kal.
   -Bekleeeeeee

    Çocuklar bizim sözlerimizin değil, ayak izlerimizin üzerine basarak yol alıyorlar. Bunu öğrendiğimden beri yapmasını istediğim şeyi önce ben yapıyorum. Okuldaki törene zamane çocuğunun getirisi kurslar yüzünden gidemedi. Ama bu bizim için 10 Kasım Atatürk'e saygı duruşunda bulunmamızı engelleyecek bir durum değil. Bizde giyindik ve evimizin olduğu cadde de yürümeye başladık, uzaktan da olsa bir siren sesi duyarız diye.  Duymasak bile saatimiz vardı,  09:05 olduğunda saygı duruşumuzu yapacaktık. Tam saatinde arka arkaya bir sürü siren çalmaya başladı. Hemen durduk, karşıdan gelen bir adam ve yoldan geçen araba hemen durdu. Koskoca cadde de bir araba ve üç kişiydik ama oradaydık ve duruyorduk. Bir an oğluma baktım en sevdiği çizgi film televizyonda devam ederken, Atatürk'ün bizim için ne olduğunu  yeni öğrenmeye başlamışken, daha yedi yaşındayken, ne Çete Emir'i, ne Hasan Tahsin'i, ne Gördesli Makbuleyi; ne Çerkez Ethem'i ne de daha yüzlercesini bilmezken buradaydı ve Atatürk'e saygı duruşunda bulunuyordu. Hayatımda ilk defa saygı duruşunda ağladım.
    Çocuk olmak, daha bir şey anlamaz denen yaşta olmak Atatürk'e saygı duruşunda bulunmamıza engel değil
    Cumartesi sabah çok erken bir saat olması Atatürk'e saygı duruşunda bulunmamıza engel değil.
    Elektriklerin kesik olması, siren çalamıyor olmak, Atatürk'e saygı duruşunda bulunmamıza engel değil.
    Eğer gerçekten istiyorsak, değil bir ampul,  alevler  sarsa etrafımızı, Atatürk'e saygı duruşunda bulunmamıza hiç bir şey engel değil.