17 Mart 2013 Pazar

Geçmişe yeşil ışık yakın...



       

       Doğumun bir neticesidir ölüm yani doğduğumuz için ölüyoruz tıpkı, bugünün neticesi geçmiş olduğu gibi. En doğal, en gerçek, en olması gerekendir. Ama insanız, benciliz, egolarımız var ve istemeyiz sevdiklerimizin ölmesini, ya da kötünün olmasını, güzelin hemen geçmesini. En çok kayıpların arkasından yaşarız gelecek günün huzursuzluğunu. Nedeni bellidir aslında ama çaresizdir düşünceler. Allahın en büyük lutfunun unutmak olduğunu bilmeden, sonzsuza kadar yaşanacak sandığımız acılara hazırlarız kendimizi.
       Hayatın bir akışı var, sen ne kadar uzun süre akıntıya karşı yüzsende, eline geçen tek şey et kesmiş kolların olur. (Tecrübeyle sabitlenmiştir.) O akmalı, yeni sular gelmeli ve temizlenmelisin. Temizlenmekten ve yeniden korktuğumuz için eskiye geçmişe sığınıyoruz. Adı üstünde geçmiş.
       
        Ama biz izin vermediğimiz için, geçmek bilmeyen bir geçmişe sahip oluyoruz.
       
       Ben kendi adıma, geçmişimde olanları rengarenk bir balonun ucuna bağladım ve uçurdum. Zor olanları, uzaktakilerini, kızdıklarım,köklerimi, üzüldüklerimi,hatalarımı hepsini bağladım ve uçurdum. Onları da benden kurtardım bir nevi ve ait oldukları yere geçmişe gitmelerine izin verdim. Artık sadece beni ben yapan küçük izler olarak duracaklar kalbimde.
       
       Bunu yaptığımızda, hayatımızı birden değiştiren büyük bir mucize olmuyor ama arkaya bakmadan yürüdüğümüz için sahip olduğumuz ya da önümüzde duran mucizeleri görebiliyoruz.
        
       Yetmez mi...?

1 yorum: