Fenerbahçeli bir anne olarak, oğlumun Fenerbahçeli olmasını istedim hep. Ben de her kız çocuğu gibi babasına hayran bir çocuktum ve rahmetli babacığım da Fenerbahçeliydi. Maç seyrederken tv'yi 20 dakikada bir kapatıp, kalbinin normale dönmesini bekleyip, tekrar açacak kadar heyecanlı bir taraftardı. Yendi, yenildi ama hayatım boyunca hiç bir arkadaşıyla ya da bir ortamda karşı takımı tutanlarla birbirlerini kızdırırken belden aşağı vurduklarını, aşağıladıklarını duymadım. Belki de bu kadar saygıya hayranlıktan ben de Fenerbahçeli oldum.
Gelelim bugüne. Facebook dediğin, doğum günlerini kutladığın, bayram tebriklerini beğendiğin, acılarını paylaştığın, resimlerine bakıp mutlu olduğun ve arkadaşım dediğin insanların olduğu sayfaya. Her şeyini paylaştığın arkadaşlarını, farklı bir takım tuttuğu için bu kadar aşağılamayı HAK ETTİĞİNİ düşünenlere hayretler içinde bakıyorum. Onlar sayesinde hiç kullanmadığımız ''a'' harfinin ekürisi olan ''q'' harfini popüler hale getirdik, artık alfabe 30 harf oldu. Aynı takımda olmadığın birini bu kadar tahrik etmenin, arı kovanına çomak sokmanın hırsını anlamış değilim. Bu derece hırsla yazanların Burak Yıldırım'ı öldürenlerden ne farkı var? Bu kadar maç öncesi ve sonrası ortalığı galyana getirmeye kimsenin hakkı yok.
Birini kızdırabilmek de espiri gibi zeka gerektirir, yaratıcılık gerektirir, bunlar yoksa mecburen iki harfi yan yana yazmak yeterlidir...!
Konu birlik beraberlik, ülke,vatan ,bölünmezlik dediğinde kurt kesilen herkes, iki çubuk yan yana geldi mi çakala dönüşebiliyormuş. Ne acı. Hangi birlik beraberlik?
Amerika yanlış yolda, pkk ile bizi böleceğine her hafta bir derby koysun, iki üç provakatör, bir kaç senede ülke diye bir şey kalmaz.
Hangi takımı tutacağına bir türlü karar veremeyen oğluma söylediğim gibi; taraftar olmak kolay, hayatın renklerini seçmek senin elinde. Sen önce adam olmayı öğren, insan olmayı bil annecim...